Telefon
WhatsApp
Bartın Tanıtım

Bartın TARİHİ  

Bartın Adının Kaynağı “PARTHENİA”dan Bartın’a dönüşen adın kaynağı “PARTHENİOS”tur. Bartın Irmağı’nın antik çağdaki adı olan Parthenios; Yunan mitolojisinde,Tanrıların Babası OKENAUS’un çocukları olan yüzlerce tanrıdan birisi ve “Sular Tanrısı”dır. Kısacası Bartın ismi “Sular İlahı veya Muhteşem Akan Su” anlamlarına gelir. Antik çağda Parthenios adı verilen Bartın Irmağı’nın kenarında kurulan Bartın Kentinin PARTHENİA adıyla anıldığı ve bu ismin zamanla Bartın’a dönüştüğü yazılı kaynaklardan anlaşılmaktadır.

Eski Çağlarda Bartın Bartın’ın ilk sahiplerinin, M.Ö. 14.yy.da Gaskalar ve M.Ö. 13.yy’da Hititler olduğu kabul edilmekte, daha sonra Bolu Havalisine yerleşen Bitinyalılar ile Kastamonu Havalisinde hüküm süren Paflagonyalıların, sınırlarını Parthenios’a kadar genişlettikleri böylece Bartın topraklarının bu iki egemenliğin sınırları içinde yer aldığı bilinmektedir. M.Ö.12.yy. sonlarında Bithynie Bölgesindeki Bartın Friglerin, Paplagonie Bölgesindeki Amasra Fenikelilerin eline geçmiş, Fenikeliler; Amasra (Sesamos), Ereğli (Heraklia), Sinop (Sinope) ve Tekkeönü’nde (Kromna) ilk Sayda Kolonilerini oluşturmuşlardır.

M.Ö. 9.yy.da Akdeniz’deki güç dengelerinin bozulmasıyla Fenikeliler ve ortakları Karyalılar Amasra ve Kromna’yı terkettiler. Bartın ve çevresi, M.Ö. 7.yy. sonlarında Kimmerlerin, M.Ö. 6. yy.da Lidyalıların, M.Ö.547 yılında da Perslerin hakimiyetine girdi. 216 yıllık Pers döneminde Karadeniz Kolonileri Perslon dostluğu sayesinde uzun süre bu statülerini korudular.

M.Ö. 334 yılında, Makedonya Kralı İskender, Perslerin hakimiyetine son vererek bölgenin sahibi oldu. Bartın ve Ulus’un yönetimini “General Eumenes”, Amasra ve Tekkeönü’nün yönetimini de Fridya Satrabına bıraktı. Ancak, Amasra yönetimi M.Ö. 302-286 yılları arasında el değiştirerek Kraliçe Amastris tarafından yönetilmeye başlandı. M.Ö. 12. yy’dan beri Sesamos adıyla anılan kent 16 yıllık Kraliçe Amastris Döneminden sonra kraliçenin adını aldı. Bu dönemde; Kromna (Tekkeönü), Tios (Filyos-Hisarönü) ve Kyteros (Gideros) sitelerinden oluşan Symoikismos Siteler Birliğine Başkent oldu. M.Ö.286 yılında Kraliçe Amastris, oğulları tarafından bindiği gemi batırılmak suretiyle öldürülünce kent yeniden Eumenes’ce yönetilmeye başlandı. Amasra ve Bartın çevresi yöredeki savaşlar sonrasında M.Ö.279 yılında Pontus Krallığının egemenliğine girdi.

Bizans Döneminde Bartın ve Amasra M.Ö. 70 yılında Anadolu’ya giren Romalılar Pontus Krallığının Egemenliğine son vererek yöreye sahip oldular. Roma döneminde Bitinya ve Pontusun Paflagonyadaki bölümü Bitinya-Pontus eyaleti olarak Satraplıkla yönetilmeye başladı. Amasra bu eyaletin Pontus bölümü başkenti oldu. M.S. 395 yılına kadar Roma İmparatorluğu’nun, Roma-Bizans bölünmesi üzerine de Bizans’ın payına düşen Bartın ve çevresi uzun yıllar Bizans’ın hakimiyetinde kaldı.

Ortaçağda Bartın ve Amasra Bartın ve çevresi M.Ö. 390 yıllarında Hazar hükümdarı Sahip Han komutasındaki Peçenek ve Kumanların, M.S. 798 yıllarında Abdülmelik komutasındaki Müslüman Arapların, 800 yıllarında Selçukluların ve 865 yıllarında da Rusların yoğun akınlarına hedef oldu.

Türklerin yöreye ilgisi 1084 yıllarında başladı. Kutalmışoğlu Süleyman Bey’in Komutanlarından Emir Karatigin 1084 yılında Sinop, Çankırı, Kastamonu ve Zonguldak’ı alarak yörede Bartın, Ulus, Eflani, Safranbolu ve Devrek’i de kapsayan bir Türk Emirliği kurdu. Ancak, 1086 yılında Süleyman Bey’in ölümü ve 1096 yılında başlayan 1. Haçlı Seferleri, Kuzeybatı Anadolu’ya yerleşen Türkler açısından ciddi sıkıntılar yarattı. Haçlı müttefiklerle Bizans arasında yapılan anlaşma sonrasında başta Amasra, Sinop ve Ereğli olmak üzere İstanbul’dan Samsun’a kadar tüm Karadeniz sahili yeniden Bizans’ın hakimiyetine girdi.

Bartın ve çevresi ise Bizans’tan sonra 11. yy. sonlarında Anadolu Selçuklularının eline geçti. 200 yıllık Selçuklu döneminden sonra 1326’da Kastamonu yöresine hakim olan Candaroğulları Beyliği ve 1392’den itibaren de Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer aldı.

Osmanlı Döneminde Bartın 1402 yılında yapılan Ankara Savaşı sonunda bir ara İsfendiyaroğlu Beyliği’nin eline geçen kent 1461 yılında tekrar Osmanlı Devleti egemenliğine girmiştir. 1460 yılına gelindiğinde, Bartın ve Çevresi; Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde, Amasra ise Ceneviz Kolonisi idi. Anadolu’da Türk birliğini sağlamak Cenevizlilerin elinde bulunan Karadeniz ticaretini ve denizyolunu ülkesine kazandırmak amacıyla Kuzey Anadolu Seferine hazırlanan Fatih Sultan Mehmet Han, ilk hedef olarak Amasra, Kastamonu ve Sinop’u seçti. 1460 yılında, Fatih Sultan Mehmet Üsküdar’dan avlanmak bahanesiyle yola çıkarken, Mehmet Paşa Komutasındaki Osmanlı Donanması da denizden hareket etti. Fatih, Bolu’ya geldiğinde Kastamonu ve Sinop yörelerine hakim olan ve Candaroğulları Beyliği’nin devamı sayılan İsfendiyaroğulları’nın Beyi İsmail Bey, padişaha kıymetli eşyalar göndererek bağlılığını bildirdi. Yoluna devam eden Fatih, Ekim ayında Bartın’a gelip ordugahını bugünkü Orduyeri’ne kurdu.

Donanmayla haberleşme sağlayan haberciler, Donanmanın Amasra açıklarında göründüğünü bildirdiklerinde, Amasra üzerine yürüyen Fatih, Ceneviz Senyoru’ndan kan dökülmeden Amasra’yı teslim aldı.

Bartın, Osmanlı döneminin 1460-1692 yılları arasında Anadolu Beylerbeyliği’ne bağlı Bolu Sancağı sınırları içinde yer aldı. Bolu Sancağının kaldırılmasıyla 1692-1811 yılları arasında Voyvodalıkla yönetilen Bartın, 1811 yılında da Kastamonu Vilayetine bağlı olarak yeniden kurulan Bolu Sancağına bağlandı. Bu dönemde ticari potansiyeliyle bölgenin Pazar yeri olan ve Oniki Divan adını alan Bartın, 1867 yılında ilçe oldu. 1876 yılında da Belediye Teşkilatı kuruldu.

Cumhuriyet Döneminde Bartın 1920 yılında Zonguldak Mutasarrıflığına bağlanan Bartın’ın 1924 yılında Zonguldak’ın il olmasıyla birlikte bu ilin ilçesi haline gelmiştir. 07 Eylül 1991 tarihinde de 28.08.1991 tarih ve 3760 sayılı yasayla il statüsüne kavuşmuştur.

Bartın İline bağlı ilçelerden Osmanlı döneminde ilçe iken Cumhuriyetle birlikte bucak statüsüne düşürülen Amasra 1987 yılında yeniden, Ulus 1944 yılında, Kurucaşile ise 1957 yılında ilçe olmuştur.

Bartın’ın halen Merkez, Amasra, Ulus ve Kurucaşile olmak üzere 4 ilçesi, Kozcağız, Kumluca, Abdipaşa ve Hasankadı beldeleriyle birlikte toplam 8 Belediyesi ve 265 köyü vardır.

Bartın, halk kültürünün vazgeçilmez öğeleri açısından seçkin bir yere sahiptir. Yöre insanı, toplumsal değişimden etkilenmekle birlikte gelenek ve göreneklerini, halk oyunları ve müziğini, giyimini, el sanatlarını ve mutfak kültürünü günümüze taşımasını bilmiştir. Bu folklorik değerleri; dostluk ve sevecenlik, dayanışma, mizah ve eğlenceyle, kısaca; özgün yaşamıyla bütünleştirmiştir.

Gelenek ve göreneklerin en çarpıcı örnekleri, Galla Pazarı ile uzun yıllar anılarda yaşayıp dilden dile dolaşan Bartın düğünleri ve topluca kutlanan Dini Bayramlarda görülür.

Galla Bazarı (Kadınlar Pazarı)

Adını, bahçesinden ve hayvanlarından elde ettiği sütten yoğurda, biberden domatese, çilekten vişneye kadar tazecik ürünleri burada pazarlayan vefakar kadınlarımızdan almış.

Bartın’da yaz-kış demeden her Salı ve Cuma günleri kurulan Galla Pazarı; bir yandan 200 yıllık bir geleneği yansıtırken, diğer yandan da köylüyle kentliyi kaynaştıran önemli bir pazar yeri olma özelliği taşımaktadır.

Bayram Kutlamaları

Günümüzde, özellikle Merkez, Amasra ve Kurucaşile İlçelerinin bazı köylerinde Dini Bayramlar bölgesel olarak topluca kutlanmaktadır. Bayramı birlikte kutlayanlar; ya birbirine yakın köyler veya Karadeniz’in coğrafi yapısı nedeniyle birbirinden ayrı tepecikler üzerinde kurulmuş aynı köyün mahalleleridir.

Osmanlı dönemlerinden günümüze gelenekselleşen kutlamaların ne zamandan beri sürdürüldüğü veya günlerin nasıl tespit edildiği bu günkü nesilce bilinmemekte, gelecek Bayramın 1-2-3. günleri ile bir sonraki Bayramın hangi köy ve mahallede kutlanacağı herkesçe bilinmektedir. Süre, sabah saat : 09.00’dan akşam hava kararıncaya kadardır.

Bayram öncesi, geleneksel Türk Misafirperverliğinin gereği olarak ev sahibi köylüler gelecek misafirleri ağırlamak üzere hazırlıklıdırlar. Yemekler yapılmış ve evdeki tüm hazırlıklar tamamlanmıştır.

Bayram sabahı, gelen misafirler ziyaretlerine ya bir dostlarının evinden başlarlar veya “Kutlama Yeri” ne giderler. Kutlama yeri, köy odası veya şartlara göre açık havada hazırlanmış alandır. Kutlamalara davet edilenler olduğu gibi dışarıdan katılanlarda olur. Davetliler ev sahiplerince, katılanlar kutlama yerinde ağırlanırlar. Kutlama Yerindeki misafirler için evlerden gelen yemekler, ikindi vakti topluca yer sofrasında yenilir, adına da “Konak Çıkarma Yemeği” adı verilir.

Evlerdeki ve Kutlama Yerindeki bayramlaşmalardan sonraki karşılıklı bayram ziyaretleri yapılır.Gün boyu ikramlar devam ederken bölgeselden genele değişik konulardaki muhabbetler ve şakalaşmalar eğlenceye dönüşür. Bayanların ikramlarına ve muhabbetlerine katılan genç kızlar ise, evde pencereler önünde kümelenmişlerdir. Biliyorlar ki, öncüleriyle birlikte gruplar halinde eğlenen ve dolaşan gençler pür dikkat evlerden dışarıya sızacak nağmeleri bekliyorlar. Kızların bu gençlere Mani Yakmaları belki de gelecekteki bir evliliğin başlangıcı olacaktır.

Bazı köylerde, bu kutlamalar içerisinde çeşitli eğlence ve oyunlar ile Karakucak güreş gösterileri de yapılır.

Düğünler

Bir hafta süren eski Bartın Düğünlerinde; gelenek ve görenekler, halk müziği, türküler ve halk oyunları, kısaca folklorik öğelerin tümü içiçe sergilenirdi.

Evlenme çağına gelen oğullarını evlendirmeye karar veren aile, gelin adayını seçerek Kız isteme ve Söz Kesme aşamalarını tamamlar.

Sonra sıra Nişan törenine gelir. Nişanı takiben ilk hafta içerisinde kız evi tarafından oğlan evine gönderilen yemekten sonra, aileler arasında başlayan samimiyet ve dostluk, karşılıklı ziyaretlerle daha da gelişerek devam eder.

Nişandan belirli bir süre sonra düğün tarihi tespit edilir. Gerekli hazırlıklar için çıkılan Bazar’da; ağırlıklar ve kız tarafına hediyeler alınmış, eksikler giderilmiş, kız tarafınca alınan Başlık Parası da gelinin Çeyiz’i ile Damat ve yakınlarına alınan hediyeler için harcanmıştır. Artık herşey hazırdır. Cumartesi günü başlayacak düğün, Perşembe günü sona erecektir. Nikah ise, ya düğün sırasında veya daha önce davetlilerin huzurunda kıyılır.

Cumartesi Günü

Düğün, öğleden önce “ Başlık Töreni” ile başlar. Oğlan evinden kız evine gönderilen bir tepsi helvanın misafirlere ikramı ile başlayan eğlence bir hafta sürecektir.

Aynı gün öğleden sonra kadınlar arasında tekrarlanan bu törene de “Helva Kesmesi” denir. Gece eğlenceleri oldukça coşkuludur.

Pazar Günü

Cumartesi günü kız evinde başlayan ve gece yarısına kadar süren eğlenti akşam yeniden başlar.

Pazartesi Günü

“Boya Günü”dür. Öğleden sonra Damat ve Gelin’in yakınları ve davetli bayanlar kız evinde toplanırlar. Mahalli kıyafetleriyle “Sıra” ya çıkan genç kızlar, Ud çalıp türkü ve maniler söyleyerek gece yarısına kadar eğlenceye devam ederler. Sıra, genç kızların düğün evinde yüksek bir yerde yanyana oturmalarıdır.

Salı Günü

İkindi namazından sonra “Yük Alması” vardır. Damat’ın yakınları kız evinden çeyizleri çıkarken Gelinin küçük kardeşi eşyanın üzerine oturur, bahşiş ister. Kız tarafıda bahşişe karşılık oğlan tarafına İpek Mendil verir.

Akşam oğlan evinde damat ve arkadaşlarına verilen ziyafete ve yapılan eğlenceye “Oğlan Kınası” adı verilir. Kız evindekiler, eğlenceyi gecenin bir saatinde keserek hazırlanan bohçalar ve çalgılarıyla birlikte oğlan evine gelirler. Eve yaklaşıldığında, “Damat’ı isteriz” diye bağırarak kendilerini karşılamaya mecbur ederler. Damat, gelenleri karşılar, eğlence sabaha dek hep birlikte devam eder.

Çarşamba Günü

“Yatak Düzeltmesi” günüdür. Öğle üzeri toplu halde oğlan evine giden kız tarafı gelinin odasını hazırlar.

Akşam kız evinde yapılan ve “Kız Kınası” adını alan tören, düğünün en önemli olayıdır. Genç kızlar yine Sıra’ya çıkmışlar, Delikanlılar da Daraba (Ağaç bahçe çitleri) arkasından kına gecesini seyretmektedirler. Aralarındaki nişanlı gençler, sıradaki nişanlılarına mendiller içinde kuruyemiş gönderirken, mendili götüren Düğüncü Kadının bunları çeşitli espirilerle kızlara dağıtması günlerce konuşulur.

Genç Kızlar, Daraba arkasından kendilerini seyreden gençlere taşlama yapar, Delikanlılar da cevap verirler......

Kızlar: Daraba arkasından Bak böyle de bak böyle Hep bakmayla olmuyor Bir türkü de sen söyle Delikanlılar: Gece geçtim duydun mu? Sevdiğim uyudun mu? Benim sana yandığımı Anaya duyurdun mu?

Bu kez delikanlılar sıradaki kızlardan çeşitli türküler isterler. En önemli istek türküsü “Mavili Mavili” dir. Ki, aralarında ilgi olduğu bilinen veya yakıştırılan genç kızla delikanlının isimleri yanyana anılır.

Mavili mavili ela kız Bilemeyon kimlerin Yıldız kız -Aman aman elini, Yabancıların gelini Ahmet çok seviyormuş Yıldız da yangın olmuş Ahmet armut yer misin? Mahallede bir misin? -Aman aman elini, Yabancıların gelini Sana Yıldız’ı alıvaracaz Ona da gadunum der misin?

Nakarat

Ev altında malaklar Ahmet Yıldız’ı kovaklar Eğer tutabilirse Saçını başını yolaklar

Eğlence ve türküler devam etmekte, saz ekibi ve oyuncularıyla birlikte oğlan tarafı da gelmek üzeredir. Misafirler, manilerle karşılanırlar.

Hoş geldin hoş üstüne, Gel otur köşk üstüne, Sen mi geldin ? sevdiğim Her sözün baş üstüne. Hoş geldin diyemedim, Bir mendil veremedim, Sen mi geldin? sevdiğim Ben seni bilemedim.

Biraz sonra, geceye adını veren “Kına Yakma” töreni başlayacaktır. Davetliler önce içinde 10 tane mum yanan bir tepsiyle içeriye giren kadının arkasında Gelini görürler. Gelin kız, yüzü işlemeli bir örtüyle kapalı olarak merdivenlerden inmektedir. Bu sırada “Gelin indirme Türküsü” söylenir.

Merdivenden iner iken Ayağıma battı diken Ayrılıktır belini büken Aman felek sen kavuştur. Askerim beşyüzelli A Kız senin saçın telli Alaylarda adın belli Aman felek sen kavuştur. Bakraçları susuz koyan Koca evi ıssız koyan Anaları kızsız koyan Aman felek sen kavuştur.

Gelin kız, kaynanasının önüne oturtularak avuçlarına kına yakılır. Önce kaynana, sonrada yakınları hanımlar gelinin avuçlarına birer altın koyarlar.

Genç kızların türküleri devam etmektedir.

Oy Feride’m Feride’m Ne bakarsın geriden Kurbanlık koyun gibi Ayrılıvaracay sürüden Aman efendim aman Samanlık dolu saman Eller düğün yapıyor Bizim düğün ne zaman

Sazlar ve türküler eşliğinde oyunlar sürerken, gelinde oynatılır. Kaynana gelinin başına para saçar. Gece yarısına doğru damat ve arkadaşları da börek yemeye gelirler. Çengiler çalar, oyunlar oynanır, yemekler yenir, içkiler içilir. Damadın arkadaşları maniler söyleyerek kız evinden isteklerde bulunurlar. İstekleri karşılanmazsa gideceklerini ima ederler. “Ey Gaziler” türküsünü hep bir ağızdan söylerler.

Muhallebi isteriz, Baklava da olmalı Biz buradan gitmeyiz Canlı tavuk gelmeli

Bu istekleri çoğaltmakta mümkündür. Bundan sonra damat ve arkadaşları kız evinden ayrılarak hamama giderler. Buna “Güvey Hamamı” denir. Damadın ayrılışından sonra oğlan tarafı da düğün evinden ayrılır, ancak kız evindeki eğlence sabaha dek sürer.

Perşembe Günü

“Hak Alma Günü”dür. Gelin kız gelinliğini giymiş, düğün alayını beklemektedir. Öğle zamanı, oğlan tarafı kız evine hareket ederken, damat sağdıcı ve yakın arkadaşları ile birlikte diğer bir arkadaşının evindedir. Damat ve arkadaşları, gelinin oğlan evine gidişine kadar “Damat Odası” denilen burada eğlenilecek, damat traşı da burada yapılacaktır.

Hazırlıklar tamamlanınca gelin, dayı ve amcasının kolunda gelin arabasına bindirilir. Düğün alayıyla birlikte eğlence de oğlan evine taşınacaktır.

Düğün Alayı’nın oğlan evine geldiği haberini getirene Damat tarafından bahşiş verildikten sonra; damat ve arkadaşları, öğleden sonra yapılacak olan “Koltuk Töreni” için eve hareket ederler. Gelin, merdiven başında hayat arkadaşını karşılar ve koluna girerek davetlilerin huzuruna gelirler. Bir süre oturduktan sonra Düğüncü Kadın tarafından odalarına çıkarıldıklarında; damat gelinin yüzünü açar ve “Görümlük” takar. Düğüncü kadının lokum ikramına karşılık da bahşiş verir. Bir kaç dakika sonra Düğüncü Kadın öncülüğünde genç çift odalarından alınarak davetlilerin yanına gelirler. Burada, damadın sağdıcının Düğüncü kadına bahşiş vermesiyle Koltuk Töreni sona erer. Damat ve arkadaşları Damat Odasına çekilirken eğlence sürmektedir.

Artık, Cumartesi günü başlayan ve Perşembe gününe dek süren düğün, Yatsı ezanıyla birlikte sona erecektir. Yatsı ezanından sonra, namaz kılmak üzere Camiye giden damat ve arkadaşlarının Hocayla birlikte eve dönüşleri, önceden hazırlanarak yakılan çıralar ve lüks lambalarının ışıkları arasında, çeşitli espiriler ve eğlenceyle oldukça görkemli olur. Herkes Hoca’nın okumaya başladığı duanın bitimini beklemekte, bir yandan da düğünün hatıralarda kalacak son olayının hazırlıklarını yapmaktadırlar. Damat ve Hoca’yı izleyen gözler, duanın bitimiyle birlikte görevlerini yumruklara terk eder. Arkadaşlarınca yumruklanan damat, kurtuluşu odasına kaçmakta bulur.

Düğünden sonraki Cuma günü “Duvak Günü” dür. Öğleden sonra gelinin yakın arkadaşları misafirliğe gelirler. Damat’ın arkadaşları da eve gelerek birlikte bahçede yemek yerler, eğlenirler.

Cumartesi günü gecesi, yeni evlilerin kızın annesini ziyaret etmelerine “Üç günleme”, bir hafta sonraki Perşembe günü başlayan karşılıklı ziyaretlere “Ömürleme” denir.

Eskilerde çok detaylı adetler yumağı olan bu şenlikli Bartın Düğünleri; günümüzde oldukça sadeliğe büründü. Eski düğünler, artık hatıralarda yaşıyor, bu konuda yazılmış eserlerde uyuyor, sahne oyunlarında yaşatılıyor.

Amasra Hakkında Bilmeniz Gerekenler

  •  

Amasra Otelleri

  • Bilinen tarihi üç bin yıl öncesine dayanan Amasra, Batı Karadeniz’in en gözde beldeleri arasında yer alıyor. Tarih boyunca pek çok medeniyete başkentlik yapan ilçede görülmeye ve keşfedilmeye değer oldukça çok yer var.

     

    Amasra’da merkezden uzaklaşmak pek mümkün olmuyor. Amasra farklı konaklama seçenekleri ile ziyaretçilerine alternatifler sunuyor. Unutulmaz bir tatil için Amasra otellerinde sizin için uygun olanını seçerek keyifli bir konaklama deneyimi yaşayabilirsiniz.

     

Amasra’ya Ne Zaman Gidilir?

  • Bulunduğu konum itibariyle Amasra’da Karadeniz iklimi hakim. Bu beldeyi dört mevsim ziyaret edebilirsiniz. Diğer Batı Karadeniz şehirleri gibi mart ayından itibaren gezmek daha rahat oluyor. Amasra’nın en çok ziyaretçi ağırladığı dönem bahar ve yaz ayları… Amasra’da balık yemek ve meşhur salatanın tadına bakmak istiyorsanız, mart, nisan ve mayıs aylarını tercih edebilirsiniz. Deniz tatili yapmak isteyenlerdenseniz temmuz, ağustos ve eylül sizin için ideal aylar olacaktır.

     

Amasra’ya Nasıl Gidilir?

  • Özel aracınızla Amasra’ya ulaşmak oldukça kolay… İstanbul - Amasra arası yaklaşık 6 buçuk saat, Ankara - Amasra arası yaklaşık 4 buçuk saat, Bursa - Amasra arası ise yaklaşık 6 buçuk saat sürüyor. Ayrıca Türkiye’nin her yerinden Amasra’ya otobüs seferleri düzenleniyor.

     

Amasra’da Ulaşım

  • Amasra, gezilmesi kolay küçük bir belde olduğu için özel aracınızla veya yürüyerek beldeyi rahatlıkla gezebilirsiniz. Bartın’dan Amasra’ya her yarım saatte bir minibüsler bulunuyor. Bu minibüslerle Amasra’ya kolaylıkla ulaşabilirsiniz.

     

Amasra’da Gezilecek Yerler

  • Batı Karadeniz’in gizli masallar diyarı… Kent merkezi, denizi, muhteşem koyları ve enfes lezzetleri ile Amasra’da yapılacak çok şey var. Turistik noktalar Amasra’nın merkezinde bulunduğundan rahatlıkla gezebilirsiniz. Peki, gezilecek yerler nereler?

     

    Amasra Kalesi: Bizanslılar tarafından inşa edildiği bilinen kale, Cenevizliler tarafından değişikliğe uğramış. Osmanlı Dönemi’nde ise kalenin yıpranmış olan kısımları onarılmış. Bu nedenle kalede farklı mimari dokular gözlemlenebilir. Amasra Kalesi, ilçe merkezinde olduğundan rahatça çıkılabilir bir konuma sahip.

     

    Amasra Müzesi: 1955 senesinde ilçenin belediye binasında, küçük bir salonda faaliyete giren müze, Amasra’nın ilk müzesi… 

     

    Fatih Camii: 9. yüzyılda Amasra Kalesi’nin içine Bizanslılar tarafından yapılan kilise, Fatih Sultan Mehmet’in 1460 yılında Amasra’yı fethinden sonra camiye çevrilmiştir. Camide Cuma hutbesi kılıç çekilerek okunduğundan oldukça ilgi görüyor.

Amasra İçin Tatil Önerileri

  • Amasra’da tarihi yerleri keşfedebilir, yemyeşil doğasında yürüyüşe çıkabilirsiniz. Yaz aylarında denizin tadını çıkarabilir, bahar aylarında da enfes lezzetlerin tadına bakma imkanı bulabilirsiniz.

     

Amasra’da Ne Yenir?

  • Amasra’da denizin keyfini doyasıya çıkarabileceğiniz ve kendinden iskelesi olan ya da tarihi kaleyi seyredebileceğiniz restoranlar bulunuyor. Amasra denince akla ilk gelen balık oluyor. Bu bölgede balığın en tazesini bulma imkanınız var. Mevsimine göre; hamsi, kalkan, mezgit ve tekir bulmanız mümkün. Bunların yanı sıra Amasra’nın 27 farklı malzeme ile yapılan salatası da oldukça meşhur. Buraya gelmişken Amasra pidesinin tadına bakmadan dönmek olmaz.

     

 

Dil Özellikleri

Bartın’da, günümüz yazım ve anlatım dilimiz en iyi şekilde kullanılırken, yöresel şiveyle konuşmaktan da ayrı bir zevk alınır.

Bartın şivesi, bütün Anadolu ağızlarında görülebilen genel ve ortak özellikler taşımakla birlikte, yöresel şive özelliklerimiz açısından da ilgi çekicidir. İstekler; bazı kelimeleri kısaltıp, bazı kelimeleri uzatarak, bazen de yöreye özgü kelimelerle yöresel tarzla anlatılır.

Bartın yöresi ağızlarını öteki Anadolu ağızlarından belirli şekilde ayıran özelliklerden biri iç ve son seslerde görülen g>v değişimidir. Öyle ki Türkçe’nin genel gelişme seyri içinde

kog>kov
ögey>üvey
köğürçken>güvercin
soğan>sovan
ög->öv
gibi kelimelerde az da olsa yazı diline kadar girip yerleşebilmiştir.

Yörede, bazı kelimeler şöyle kullanılır:
Alayım             --> Alıvaram
Vereyim           --> Vercem
Gidiyorum        --> Gidiyom
Getirdim          --> Getidim
Götürdüm        --> Götüdüm
Annen-Baban  --> Anay-Bubay
Amca               --> Emmi  

Bazen de “Toptallasında oturcak yer kalmamış, her yer lembellek dolu” da olduğu gibi yöresel kelimeler kullanılır.

Toptallası :Top tarlası, top sahası, stadyum
Lembellek : Boşluk kalmayacak şekilde
Ösger : Rüzgar
Madaf : Aranılan, beğenilen
Marta : Gizliliği kalmamış, değerden düşmüş
Mazak : Çok ham, olmamış meyve
Lomlom : Herkese karşı kırıcı olan, lafını bilmeyen kişi
Kıyırdam : Sözüne pek güvenilmeyen, hafif kadın
Mesmüs : Elinden iş gelmeyen, ağzı laf yapmayan kişi

  •  

  • İNKUMU

    İnkumu’na Hangi Sezonda Gidilir ? Neler Yapılabilir

    İnkumu tatili için en uygun aylar Mayıs – Kasım arasıdır. Eşsiz güzellikteki plajından gün batımını seyretmek, yemyeşil bitki örtüsüyle sizi çevreleyen dağların ve denizin esintisini hissetmek için kesinlikle görülmesi gereken bir yerdir İnkumu.

    İnkumu tatili için en uygun aylar Mayıs – Kasım arasıdır. Eşsiz güzellikteki plajından gün batımını seyretmek, yemyeşil bitki örtüsüyle sizi çevreleyen dağların ve denizin esintisini hissetmek için kesinlikle görülmesi gereken bir yerdir İnkumu.İnkumu tatili için en uygun aylar Mayıs – Kasım arasıdır. Eşsiz güzellikteki plajından gün batımını seyretmek, yemyeşil bitki örtüsüyle sizi çevreleyen dağların ve denizin esintisini hissetmek için kesinlikle görülmesi gereken bir yerdir İnkumu.İnkumu tatili için en uygun aylar Mayıs – Kasım arasıdır. Eşsiz güzellikteki plajından gün batımını seyretmek, yemyeşil bitki örtüsüyle sizi çevreleyen dağların ve denizin esintisini hissetmek için kesinlikle görülmesi gereken bir yerdir İnkumu.İnkumu tatili için en uygun aylar Mayıs – Kasım arasıdır. Eşsiz güzellikteki plajından gün batımını seyretmek, yemyeşil bitki örtüsüyle sizi çevreleyen dağların ve denizin esintisini hissetmek için kesinlikle görülmesi gereken bir yerdir İnkumu.İnkumu tatili için en uygun aylar Mayıs – Kasım arasıdır. Eşsiz güzellikteki plajından gün batımını seyretmek, yemyeşil bitki örtüsüyle sizi çevreleyen dağların ve denizin esintisini hissetmek için kesinlikle görülmesi gereken bir yerdir İnkumu.İnkumu tatili için en uygun aylar Mayıs – Kasım arasıdır. Eşsiz güzellikteki plajından gün batımını seyretmek, yemyeşil bitki örtüsüyle sizi çevreleyen dağların ve denizin esintisini hissetmek için kesinlikle görülmesi gereken bir yerdir İnkumu.İnkumu tatili için en uygun aylar Mayıs – Kasım arasıdır. Eşsiz güzellikteki plajından gün batımını seyretmek, yemyeşil bitki örtüsüyle sizi çevreleyen dağların ve denizin esintisini hissetmek için kesinlikle görülmesi gereken bir yerdir İnkumu.İnkumu tatili için en uygun aylar Mayıs – Kasım arasıdır. Eşsiz güzellikteki plajından gün batımını seyretmek, yemyeşil bitki örtüsüyle sizi çevreleyen dağların ve denizin esintisini hissetmek için kesinlikle görülmesi gereken bir yerdir İnkumu.İnkumu tatili için en uygun aylar Mayıs – Kasım arasıdır. Eşsiz güzellikteki plajından gün batımını seyretmek, yemyeşil bitki örtüsüyle sizi çevreleyen dağların ve denizin esintisini hissetmek için kesinlikle görülmesi gereken bir yerdir İnkumu.

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Puan Durumu

Takım OM G M P
1 GS  Galatasaray 32 28 1 87
2 FB  Fenerbahçe 32 27 1 85
3 TS  Trabzonspor 32 16 12 52
4 BJK  Beşiktaş 33 15 12 51
5 ÇRZ  Ç.Rizespor 32 14 12 48
6 İBFK  Başakşehir 32 13 12 46
7 KSM  Kasımpaşa 32 13 12 46
8 SVS  Sivasspor 32 11 10 44
9 ANT  Antalyaspor 32 10 10 42
10 ALNY  Alanyaspor 32 10 10 42
11 ADS  Adana Demir. 32 9 10 40
12 SAMS  Samsunspor 32 10 14 38
13 MKE  Ankaragücü 33 8 12 37
14 KYS  Kayserispor 32 10 12 37
15 KON  Konyaspor 32 8 12 36
16 HTY  Hatayspor 32 7 13 33
17 GFK  Gaziantep FK 32 8 17 31
18 FKGK  Karagümrük 32 7 16 30
19 PNDK  Pendikspor 32 7 16 30
20 İST  İstanbulspor 32 4 21 16

Reklam

Anket